Bizler insanız ve çok değerliyiz....Sağlığınızın kıymetini bilin...

31 Ağustos 2011

Kansere karşı Limon!!!

Bilen bilir acıya çaresizliği,yaşamayan ne bilsin sağlığın kıymetini..


Limon, kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir mahsul, Kemoterapiden 10,000 kat daha güçlü olduğunu biliyor muydunuz?
Limonun tadı güzel ve kemoterapinin korkunç yan etkilerine sebep olmuyor.

Bildiğiniz gibi limon ağacı, limon ve lim (yeşil limon) gibi çeşitleriyle bilinir, bu meyveyi farklı şekillerde yiyebilirsiniz,posasını yiyebilir, suyunu sıkabilir, içecekler hazırlayabilir,şerbetler ve tatlılar yapabilirsiniz.
Bir çok erdemleriyle tanınır,ama en ilginç olanı tümör ve kistler üzerine olanıdır.
Bu bitki her tür kanser tipine karşı kanıtlanmış bir çaredir.
Bakteri enfeksiyonları ve mantarlara karşı anti mikrobal spektrum olduğu, kurt ve parazitlere karşı etkili olduğu kabul ediliyor.
Yüksek tansiyonu dengeliyor.
Bunlar dışında stresle savaşan, sinir bozukluklarına iyi gelen antidepresan etkisi var.

1970'ten beri yirmi'den fazla farklı laboratuvar test etti ve sonuç olarak limon ekstresinin on iki kanser tipinde kötü huylu hücreleri yok ettiği ortaya çıktı!.

Bu kanserler içinde kolon, göğüs, prostat,akciğer ve pankreas  kanserleri de var.
Kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatmada limon ağacı bileşenlerinin bütün Dünyada genellikle kemoterapide kullanılan "Adriamycin" adlı ilaçtan 10,000 kat daha iyi olduğu gösterildi.. 

Daha da hayret verici olan; limon ekstreleri ile yapılan bu terapi sadece kötü huylu kanser hücrelerini yok ediyor ve sağlıklı hücrelere hiçbir etkisi bulunmuyor.

Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmaları laboratuvarlarda üretilen sentetik ilaçlarla çok büyük  karlar  elde ediyor, Multimilyonerlerin sahip olduğu büyük şirketlerin karlarına zeval gelmesin diye bu sır saklanırken daha kaç kişi ölecek?



Kaynak: Institute of Health Sciences, 819 N. L.L.C. Charles Street Baltimore , MD 1201.

23 Ağustos 2011

Paramızla zehir satın alıyoruz...



Sahipsiz bir ülkede yaşıyorsunuz,Devlet halk sağlığı konusunda sizleri kaderinizle baş başa bırakıyor,etimiz sahte sütümüz sahte,birde bunların yanında Paramızla zehir satın alıyoruz..

Okula giderken çocuğunuzun beslenme çantasına neler koyuyorsunuz: Bisküvi, kola, çikolata ve benzeri şeyler mi? Evde bebeğinize bisküvi ve süt karışımı yiyecekler mi hazırlıyorsunuz? Öyleyse toplum sağlığı açısından bilinmesi gereken önemli bir sorunla karşı karşıyasınız...

Gıda sektöründe bir çok firma, son dönemlerde yaygın olarak normal şeker yerine ondan çok daha ucuz olan mısır şurubunu tercih ediyor. Bisküvi, kola, gazoz, şekerleme, meyve suyu, reçel, çikolata, gofret, puding ve kek üretiminde, şekerden daha ucuz olduğu için mısır şurubu yoğun olarak kullanılıyor. Yüksek fruktoz içerikli mısır şurubu, mısır nişastasının işlenmesiyle elde ediliyor.

***Mısır nişastasından şurup oluşturulması için üç enzim kullanılıyor. Mısır nişastasının kısa şeker zincirlerine dönüştürülmesi için alfa amilaz kullanılıyor. Sonrasında şeker zinciri glikoamilaz adlı enzimle parçalanıyor. Üçüncü enzim, glukoz izomeraz’ın görevi glukozu fruktoz ve glukoz karışımına dönüştürmek. Karışım karbon filtreleri ile arıtılıp fruktoz oranını yükseltmek için likit kromatografisi uygulanıyor. Sonuçta yüksek fruktoz içerikli tatlandırıcı elde ediliyor.

HER ŞEY DAHA ÇOK KAR İÇİN,İNSAN SAĞLIĞININ HİÇ ÖNEMİ YOK.

***Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerle aynı tatta ve yapımı karmaşık olmakla birlikte daha dayanaklı ve daha ucuz. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kar anlamına geliyor. Fruktoz şurubunun bir diğer önemli özelliği doygunluk hissi vermemesi. Çocuk veya yetişkin tüketici bu maddeyi içeren herhangi bir gıdayı ölçüsüz miktarda alabilir. Öte yanda şurubun yapımında kullanılan mısırın büyük bölümü genetiği modifiye edilmiş ürünler.

***Fruktoz şurubu toplam kolesterol ve LDL artışı yapmakta, bedende tehlikeli yağ birikimine neden olmakta ve obezite, kalp krizi ve inme riskini artırmaktadır. Olumsuz metabolik etkilerinden biri de insülin rezistansına neden olmasıdır. Fazla fruktoz, ayrıca, diş çürümesi, depresyon, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara da yol açabiliyor. Fruktoz şurubunun insan sağlığı açısından çok önemli bir zararı ise kanser oluşumuna katkısıdır. Rafine fruktoz tüketiminin özellikle pankreas kanseri ile ilişkisi bilimsel araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır.

Dünyanın bir çok ülkesinde Fruktoz şurubu yasaklandı,ama gelin görün ki bizim ülkemizde yasak olmadığı gibi kullanım kotası artırıldı,denetim yok,kontrol yok aksine teşvik var,yani kısaca Devlet diyor ki ye ve öl beni ilgilendirmiyor..

Öte yanda, Türkiye, dünyanın en büyük dördüncü şeker pancarı üreticisiyken, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için sadece 2010’da 500 bin ton mısır ithal etmiştir,başta eski maliye bakanı Unakıtanın çocukları olmak üzere ithalatçıların isimlerini duysanız ağzınız açık kalır..

***Türkiye’de ise Danıştay’ın kesinleşmiş kararına rağmen Bakanlar Kurulu kotayı düşürmemekte ısrar ediyor. Fruktoz şurubu, tatlandırıcı etkisinin yanı sıra fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da kullanılıyor,yoğurtlar bozulmuyor,süt tozundan yapılan sütler uzun dayanıyor,peki ya bedeniniz?? ve yaz geldi şimdi dondurma zamanı peki bizler kime güveneceğiz?

Türkiye’de nişasta bazlı şeker ile üretilen gıda maddeleri üzerinde uyarı yazısı bulunmuyor. Gıdalarda nişasta bazlı şeker oranı belirtilmiyor ve halkımız aldatılıyor,süslü püslü ambalajlarda aldığınız gıda malzemeleri aslında ömrünüzden bir bir eksiltiyor..

***Kanser yapıcı fruktoz şurubuna karşı insanımızı kim ya da kimler koruyacaktır? Türk insanını bu insanlık dışı kimyasalı kullanmaya mecbur bırakan hükümetin politikası neyi amaçlıyor acaba? Adalet, eğitim, sağlık, mesleki ve sosyal yaşamda koyu kara bir sahipsizliğimiz var.
***Alkol ve sigaranın zararları konusunda ortalığı ayağa kaldıran hükümet, kanser başta olmak üzere çok miktarda zararından söz edilen fruktoz şurubu konusunda neden sessiz kalmayı yeğliyor,yada bu zararlı kimyasalı üretenlerle ortaklıkları olduğu söylentisi doğru mu acaba?

Çocuğunuza aldığınız meyve suyu,Cola, şekerleme ve çikolataların ve bilumum süslü paketlerde satılan gıdaların kanser yapıcı maddeler içerme riski yüksek. Devlet sizi korumayacaksa siz kendinizi ve ailenizi korumak durumundasınız..

Genleri değiştirilmiş mısır ithalatı ve fruktoz şurubu üretiminde piyasayı elinde tutanlar kimler? Hiç merak ediyor musunuz?

EN BÜYÜK ÜRETİCİ CARGILL-ÜLKER

***Türkiye’de Nişasta bazlı şeker üreten 5 tesis var. Bunlardan Cargill’ın kapasitesi 400 bin ton, Adana’da bulunan Amylum’un kapasitesi 250 bin ton, Ülker- Cargill ortaklığındaki Pendik Nişasta’nın kapasitesi 110 bin ton, Tat firmasının kapasitesi 70 bin ton ve Sunar’ın kapasitesi 55 bin ton mısır. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayi, Ülker Grubu’na ait. Ülker Grubu, Pendik Nişasta Sanayi tesisinde Cargill ile ortak olarak mısır şurubu üretiyor.

DAHA UCUZ KOLA, DAHA ÇOK NİŞASTA BAZLI ŞEKER VE KISALAN HAYATLAR.

***Üç büyük kola üreticisi (Coca-Cola, Pepsi-Cola ve Cola Turka), içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” kullanmayı tercih ediyor. Fruktoz üreten 5 firma arasında yer alan Ülker, piyasanın en büyük şirketi olan Cargill’a ortak ve neredeyse tekel konumunda. Ülker aynı zamanda Nişasta bazlı şekeri en çok kullanan gıda üreticisi olduğu için de bu üretimden en çok kar eden firma konumunda. Üstelik Ülker daha önce Bakanlar Kurulu’nun üretim kotasını aşmayı da başarmıştı,şimdi evine soktuğunuz gıdaların etiketini daha iyi okursunuz sanıyorum..

Mesela, bir tepsi baklavada 2 buçuk kilogram şeker kullanılıyor. Bu miktar 5 YTL’ye denk gelirken, sadece 50 kuruşluk mısır şurubu ile aynı tat karşılanıyor,düşünün eskiden iki dilim baklava yediğinizde kesilirdiniz,ya şimdi? yedikçe yiyorsunuz,çok ünlü baklava üreticilerinin bile bu maddeyi kullandığı biliniyor.

Son 10 yılda nüfusumuz yüzde 10 arttı. Milli gelir arttı. Çikolata, bisküvi, kola satışları arttı. Ama resmi yılık şeker üretimimiz son on yılda 4 bin ton azalarak 2 milyon 531 bin tona geriledi. Şeker mi tüketmez olduk? Yoksa artan tüketim, kaçak şeker ve nişasta bazlı şekerle mi kapatıldı?”

Ülker grubu, bisküviden, çikolata ve gofrete, sütten, gazoza (Çamlıca gazozu ve Cola Turka) birçok ürünü üretiyor,ve de birçok süpermarketlerin rafında pazarlama gücü ile rafları işgal ediyor.. Diğer rakiplerini pazarlama gücü ile raftan (dolayısıyla marketten) çıkarmış oluyor.. Yani en kötü durum olan Monopol pozisyonu yaratmış oluyor, yavaş yavaş..

***Tavukların yemine petrol ve gaz aramasında kullanılan Barit tozu karışılıyor, sanayide kullanılan bir kimyasal olan Melamin,hazır çorba ve süt tozlarına karıştırılıyor ve mamalar yapılıyor,bu mamalardan kaç bebek öldü biliyor musunuz?

Şimdi marketlere girerken bir daha düşünün,almak istediğiniz ürünleri sıkı kontrol edin,etiketlerini iyi okuyun ve Paranız zehir satın almayın...


Tufan Genç

22 Ağustos 2011

Mucizeler!!..




Eğer hasta olmak istemiyorsan:

* ‘Duygularını anlatmalısın’


Saklanan ve baskılanan heyecanlar ve duygular gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
Zamanla da duyguların bastırılması kansere dönüşür.
Öyleyse sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız.
Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir.

Eğer hasta olmak istemiyorsan:

* Karar vermelisin!

Kararsız kişi güvensiz endişe ve ıstırap içinde olur.
Kararsızlık sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
Karar vermek diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunları kurbanıdır.

Eğer hasta olmak istemiyorsan:

* ‘Olduğundan farklı yaşama’
Gerçeği saklayan, rol yapan her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir.
Ayağı kilden bronz bir heykel gibidir.
Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur.
Kaderleri, ilaç, hastane ve acıdır.

Eğer hasta olmak istemiyorsan:

* ‘Kabullen
Reddecilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır.
Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
Eleştirileri kabullen
Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.

Eğer hasta olmak istemiyorsan:

* ‘Çözümler bul’

Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler.
Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler
Karanlığı kovman için kibrit yakmalı ama çevreni aydınlatmak için yangın çıkartmamalı..
Arı ufacıktır ama var olan en tatlı şeylerden birisini üretir
Biz ne düşünüyorsak oyuz
Olumsuz düşünce hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.

Eğer hasta olmak istemiyorsan

* ‘Güven’
Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz
Açık olmadığından derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez.
Gerçek arkadaşlıkların nasıl kurulabileceğini bilemez
Güven olmadan bir ilişki de olamaz
Güvensizlik insandaki inancın azlığıdır.

Eğer hasta olmak istemiyorsan:

...Hayatı Üzgün Yaşama....

Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk.

Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
Mutlu kişi yaşadığı çevresini mutlu kılar ve geliştirir.
"İyi mizah kişiyi doktorun elinden korur".
Hiç bir şey yapamıyorsan Fıkra oku!!

Mutluluk, en güçlü sağlık ve onu koruyan terapidir.


Gülsen Varol